Gece yarısıydı. Maya, teleskobuyla yıldızları izlerken bir ışık gökyüzünde aniden yön değiştirdi. Bu bir uydu değildi... Gözlerini kırpmadan izledi. Ve o anda… etraf sessizleşti. Bahçesinin ortasında, mavi ışıkla parlayan bir siluet belirdi. Yüzü insanı andırıyordu ama gözleri… Gözleri yıldızlar kadar derindi. “Ben Sirana,” dedi, “Sirius halkındanım.” Zihin yoluyla konuşuyordu. Ses yoktu, ama Maya her kelimeyi duyuyordu. Sirana’nın halkı binlerce yıldır insanlığı uzaktan izliyordu. Onlara göre insanlık hâlâ çok gençti, ama umut vaat ediyordu. “Seninle temas kurmamızın nedeni, kalbindeki saflık,” dedi. Ve Maya’nın alnına bir sembol bıraktı. Bir Sirius yıldızı gibi parlayan mavi bir işaret... Sonra ışık yükseldi. Sirana gökyüzüne doğru kayboldu. Maya bir daha hiç eskisi gibi olmadı. Çünkü o artık yıldızların sırrını bilen biriydi.